

Çevre Nedir?
İnsanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır.Basit anlatımıyla gözümüzün gördüğü her şeydir.Yaşadığımız ortamdır.
Başlıca Çevre Sorunları Nelerdir?
-
Hava Kirliliği ve Asit Yağmurları
-
Suların Kirlenmesi
-
Toprak Kirlenmesi ve Erozyon
-
Ormanlar
-
Ozon Tabakasının İncelmesi
-
Kimyasal Atıklar
-
Nüfus Artışı
-
Çarpık Şehirleşme gibi sorunlar en başta gelmektedir.


Hava Kirliliği
Hava kirliliği, canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve/veya maddi zararlar meydana getiren havadaki yabancı maddelerin, normalin üzerinde miktar ve yoğunluğa ulaşmasıdır.
Bir başka deyişle hava kirliliği; havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde bulunmasıdır. İnsanların çeşitli faaliyetleri sonucu meydana gelenüretim ve tüketim aktiviteleri sırasında ortaya çıkan atıklarla hava tabakası kirlenerek, yeryüzündeki canlı hayatı olumsuz yönde etkilenmektedir.
Su Kirliliği
İnsanlara, çevreye su sağlayan göl, nehir, okyanus, deniz ve yeraltı suları gibi su kaynaklarının insan veya fabrika atıkları tarafından kirletilmesi sonucu su'da görülen kirliliğe verilen isimdir.
Tifo, kolera, virütik sarılığın kirli sularla taşındığı bilinmektedir. Çocuk felci, amipli dizanteri ve basili dizanteri de sularla yayılmaktadır. Sıtma, sarı humma gibi hastalıkların aktarılmasında sular dolaylı bir rol oynamaktadırlar.

Toprak Kirliliği

Toprak kirliliği, katı, sıvı ve radyoaktif artık ve kirleticiler tarafından toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerinin bozulmasıdır. Toprakta meydana gelecek tüm olumsuz değişimler insan yaşamını da kötü etkiler. İnsanların geçmişten gelen ve geçmişte zararları fark edilmemiş olan alışkanlıkları, bugün toprak kirlenmesi ve bununla birlikte ortaya çıkan yeraltı ve yüzey sularının kirlenmesi sonuçlarını getirmektedir.
Ormanlar
Ormanlardan sağlanan ana ürün, yaşantımızın her alanında ihtiyaç duyduğumuz yapacak ve yakacak olarak kullanılan odun hammaddesidir. Ayrıca ormanlardan bitkisel nitelikli tohum,çiçek,kozalak,reçine,sığla,palamut,fıstık,me yve ile mineral nitelikli kum, çakıl, humus hammadde kaynakları elde edilmektedir.Ağaçlandırma çalışmalarının erozyonu önleyici olmasının yanı sıra meskun yerlerde rüzgar, gürültü ve toz etkilerini azaltması, büyük sanayi kentlerinde havayı temizleyerek sağlığa katkı sağlaması da birer hizmet üretimidir.

Ozon Tabakasının İncelmesi
Ozon tabakasının insanlar üstünde birçok etkisi vardır.Bunlardan ilki deri kanseridir.Deri kanserine yakalanmanın ana nedeni çok fazla güneş ışığına maruz kalmaktır. Melanoma adı verilen ben kanseri de ozon tabakasının tahribatıyla artan UV radyasyonun etkisiyle oluşmaktadır.Uzun süreli güneş ışınlarına maruz kalmak görmeyi azaltır ve sürekli körlüğün başlıca nedeni olup göz bebekleri örten kataraktı başlatır.UV ışınlarına maruz kalmak insanların bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır. Bu da insan vücudunu sıtma gibi enfeksiyon hastalıklarına karşı çok daha hassas hale getirmektedir.Bunların sadece insanlar üzerindeki etkileri olduğunu da unutmamak lazım..

Kimyasal maddelerin aşırı üretimi ve tüketimi sonucu bugün artık kimyasal bir kaos yaşanmaktadır. Üretimi yapılan kimyasal bileşik sayısının 65 milyonu bulduğunu biliyoruz. Pek çok kimyasal madde, tehlikesinden habersiz olarak evlerimize; iş yerimize, gıdalarımıza ve vücudumuza girmekte; çevreye ve canlılara etkileri araştırılmaksızın kötü etkilerini sürdürmektedir.
Endüstri ve kozmetik sanayiinde geniş çapta kullanılan florokarbon gazı, atmosferin koruyucu ozon tabakasını zayıflatmaktadır. Asbest liflerin uzun süre kullanımı çalışanlarda kanser oluşumuna neden olmuştur. Zararsız zannedilmiş olan analjezik ilaçların fazla kullanımı sonucu bu ilaçların böbrek yetmezliğine yol açtıkları görülmüştür. Geçmişte thalidomide adlı ilacın kullanılması kolsuz, bacaksız bebeklerin doğmasına neden olmuştur. Tarımda çok fazla tabiî ve sun’î gübre kullanımı zemin sularının kimyasal kirlenmesine neden olmaktadır.
Kimyasal Atıklar

Nüfus Artışı
Doğum oranı ile ölüm oranı arasındaki fark nüfus artışını gösterir. Bir ülkede doğum oranı fazla, ölüm oranı az ise nüfus artışı meydana gelir. Ölüm oranı doğum oranından fazla olursa, nüfusta azalma meydana gelir. Genellikle az gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı fazla, gelişmiş ülkelerde ise nüfus artış hızı azdır.
Nüfus artış hızı ile kalkınma hızı arasında bir ilişki bulunmaktadır.
Buna göre;
• Nüfus artış hızı kalkınma hızından yüksek ise, ülkenin gelişimi yavaşlar veya geriler.
• Nüfus artış hızı kalkınma hızından düşük ise, ülkenin gelişimi artar.
Nüfus artışının olumlu sonuçları olduğu gibi, olumsuz sonuçları da olabilmektedir.

Ülkemizdeki hızlı, düzensiz
ve çarpık şehirleşme eğilimi,ekolojik temele dayanmayan planlama ve uygulamalar, pek çok sorunu beraberinde getirmekte, insan sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz şekilde etkilemektedir.Hızlı ve plansız şehirleşme sonucu,yerleşim alanları, insanların yaşayabileceği mekânlardan
çok, insanların yaşamak zorundakaldığı mekânlara
dönüşmüştür.
Çarpık Kentleşme

Ülkemiz..
Geri dönüşümün yaygınlaştırılmamış olması çevre kirliliği oluşturan plâstik maddeler, cam ürünleri ve metalik maddeler gibi katı atıkların bertaraf edilmesinde sorunların yaşanmasına neden olmuştur. Küresel ısınmayı önlemek için karbon salınımlarının sınırlandırılmasının büyük önem arz ettiği bir dönemde Türkiye toplam karbondioksit salınımında, 2005 yılı verilerine göre, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında yıllık 215,9 milyon tonla yedinci sırada, Sanayi sektörü salınımlarında ise ilk sırada yer almaktadır. Türkiye`de üretilen tehlikeli atık miktarı belirsiz ve sanayide üretilen ve kullanılan kimyasallar ve ortaya çıkan atıkların niteliği ile ilgili hiçbir envanter çalışması bulunmamaktadır. Ancak son yılarda yapılan çalışmalarla envanter kayıtları oluşturulmaya başlanmıştır. Su kaynakları giderek azalmakta olup, 20 yıl önce kişi başına 4 bin metreküp su düşerken, bugün 1400 metreküp su düşmektedir. Türkiye “su yoksulu” ülkeler arasında yer almaya başlamıştır.
Ülkemizin biyoçeşitliliği, farklı nedenlerle toprağın bozulması ve doğal kaynakların yok olmaya başlaması yüzünden tehdit altındadır. Korunan alanın tüm alanlara oranı sadece %1 oranındadır. Erozyon sonucunda yılda 500 milyon ton verimli toprak kaybedilmektedir. Her yıl yaklaşık 80-100 bin dönüm orman yanarak, 5-7 bin dönüm orman ise tarla açma ve yerleşme sebebiyle yok olmaktadır.

